Mehmet Şakir Örs: Uğur Mumcu’yu anmak, anlamak ve anlatmak
Bugün 24 Ocak; Cumhuriyet gazetemizin simge ismi, unutulmaz yazarı Uğur Mumcu’nun karanlık güçlerce katledilmesinin yıl dönümü. Bundan tam 32 yıl önce, 24 Ocak 1993 tarihinde, karlı bir Ankara gününde kaybetmiştik Uğur Mumcu’yu… O’nu, aramızdan koparılışının 32. yılında, saygı, sevgi ve özlemle anıyoruz.
İçinde bulunduğumuz günler aynı zamanda ‘Adalet ve Demokrasi Haftası’ olarak da tanımlanıyor ve katledilen gazeteciler – aydınlar anılıyor. Bu bağlamda başta gazetemiz yazarları Uğur Mumcu, Muammer Aksoy, Ahmet Taner Kışlalı, Bahriye Üçok olmak üzere, katledilen tüm aydınlarımızın anıları önünde saygıyla eğiliyoruz.
ÖRNEK BİR AYDIN VE GAZETECİ
Uğur Mumcu, yaşamı boyunca, emperyalizme, faşizme ve her türlü karanlığa karşı korkusuzca mücadele verdi. Tam anlamıyla bir Aydınlanmacı ve Kuvvayi Milliyeciydi. Her şeyden önce yurtsever bir aydındı. O’nun izinden yürüyen bizler için de örnek bir aydın ve gazeteciydi.
Uğur Mumcu’yu basın ve yazın alanında öne çıkaran en önemli özelliği araştırmacı gazeteciliğiydi. Hukukçu ve gazeteci kimliğiyle; adaletsizliklere, haksızlıklara, hukuksuzluklara, yasaklara ve yolsuzluklara karşı hep mücadele etti. Bükülmez kalemi, Cumhuriyet’teki köşesi, kitapları ve makaleleri, bu mücadelenin en önemli araçlarıydı.
TOPLUMUN VİCDANI OLMAK
Uğur Mumcu’nun İzmir ve Ege ile de güçlü bağları vardı. Ulusal kurtuluş mücadelesinin verildiği bu coğrafyayı çok sever ve önemserdi. Yaz aylarında ailesi ile kaldığı Ayvalık ve çevresi ile de aktif iletişimi vardı. Yıllar önce İzmir’de ve Ege’nin değişik kentlerinde konuşmacı olarak katıldığı etkinlikler ve bıraktığı anılar unutulmaz.
O aynı zamanda toplumun vicdanıydı. Tavrıyla, seslenişiyle bulunduğu ortamları ve katıldığı konferansları adeta dalgalandırırdı. Bizim kuşaklar, O’nun yazıları ve kitapları ile yetiştiler. Geçmişte bizim de bulunduğumuz İzmir’deki ve özellikle de Dikili’deki etkinliklerde yaptığı konuşmalar, hâlâ belleklerimizdedir.
CUMHURİYET VE UĞUR MUMCU
Uğur Mumcu, yaşamının anlamı haline gelmiş araştırmacı – gazetecilik uğraşısıyla, Cumhuriyet gazetemiz ile de bütünleşmişti. O’nu, mücadelesini ve anısını, Cumhuriyet gazetesinden ayrı düşünmek mümkün değildir. Bir bakıma Uğur Mumcu Cumhuriyet gazetesidir, Cumhuriyet gazetesi de Uğur Mumcu’dur.
O’nun ardından yaşadığımız süreci ve günümüzde yaşananları düşünüp değerlendirirken; her zaman, ‘Uğur Mumcu yaşıyor olsaydı acaba neler yazardı ve bu gelişmeleri nasıl değerlendirirdi’ diye düşünmeden edemiyoruz. Çünkü Uğur Mumcu yazıları, kitapları ve öngörüleri ile bugün de önümüzü aydınlatıyor ve bizlere ışık tutuyor. Bir kez daha anısı ve mücadelesi önünde saygıyla eğiliyoruz.
Marmaris’te çevre mücadelesi ve örnek bir siyasi tutum
Ege’nin yeşili bol diyarı Marmaris ve çevresi, bizim çok beğendiğimiz ve sevdiğimiz yörelerin başında gelir. Hemen her mevsimde, daha kente girerken yeşilin her tonuyla karşılaşırsınız. Son dönemlerde bir yandan orman yangınları, diğer yandan beton ağırlıklı işgaller ve yapılaşmalar bu güzelim diyara gölge düşürmüş olsa da, yaşanan tüm olumsuzluklara karşın Marmaris yeşil kimliğini ve özelliğini korumaya çalışıyor.
Marmaris’deki çevre mücadelesi, Selimiye Koyu’nda yapılmak istenen 145 teknelik marina ve çekek alanı inşaatının önlenmesi ile geçen dönemden bu yana devam eden Sinpaş inşaatlarının durdurulması ve yıkılması konularında odaklaşıyor. Muğla Çevre Platformu temsilcileri, Selimiye’nin Datça – Bozburun Koruma Alanı’nda bulunduğuna dikkat çekiyor ve buradaki yapılaşmanın çevreye ve canlılara zarar vereceğini düşünüyorlar.
SİNPAŞ İNŞAATLARI
Marmaris’de Milli Park sınırları içinde kalan alanda ‘Kızılbük Projesi’ olarak bilinen yapılaşma, tepkileri ve tartışmaları da beraberinde getirmişti. Marmarisli çevreciler, yıllardır bu yapılaşmalara karşı mücadele sürdürüyorlardı. Son olarak Marmaris Belediyesi, inşaata ilişkin 25 ruhsatı daha iptal etti. Böylece üç farklı etaptaki toplam 58 ruhsat iptal edilmiş oldu. Geçen ay kıyı kanununu ihlal eden yapılaşma ile ilgili mahkeme de imar planı ve ruhsat iptali kararı vermişti. Bu kararın ardından belediye ilgili alanları mühürlemiş ve para cezası kesmişti. Henüz inşaatı başlamamış 3. etaptaki 25 yapı ruhsatı da belediye tarafından iptal edildi. İlgililer, böylece adı geçen yapılarda yıkımın yolunun açıldığını vurguluyorlar.
YIKILACAK MI?
Konuyla ilgili olarak Marmaris Belediye Başkanı Acar Ünlü ile CHP Parti Meclisi Üyesi ve Çevre Mühendisleri Odası Eski Genel Başkanı Baran Bozoğlu, geçtiğimiz hafta Marmaris’de birlikte bir basın toplantısı yaptılar. Sinpaş inşaatları ile ilgili gelinen son durumu açıkladılar. Başkan Ünlü, “Hukuki süreç kendi mecrasında işleyecek. Biz aldığımız kararın doğru olduğunu düşünüyoruz. Bunun sonucunda tabii ki yıkım kararının gelmesi muhtemeldir” dedi.
ÖRNEK SİYASİ TUTUM
Bizce işin siyasi boyutu da çok önemli. Marmaris’deki bu inşaatlar önceki CHP’li başkan döneminde başlatılmıştı. Çevreciler konuyu CHP Genel Merkezi’ne kadar taşıdılar. CHP Genel Başkanı Özgür Özel’den duruma müdahale etmesini istediler. Konuyla ilgili olarak CHP’de bir komisyon oluşturuldu. CHP Genel Merkezi adına konuyu izleyen PM üyesi Baran Bozoğlu ile görüştük. Bozoğlu, çevrecilerin haklı olduğunu ve önceki dönemle ilgili olarak araştırma yapıldığını söyledi. Biz de bu olaydan tüm siyasilerin ve yerel yöneticilerin önemli dersler çıkarması gerektiğini düşünüyoruz. Bu örnek siyasi tutum için, CHP Genel Başkanı Özgür Özel’i ve parti yönetimini kutluyoruz.
Anadolu’nun ilk toplumcuları
Bu hafta sonu Karaburun’da nergis festivali var. Pek çok İzmirli ve Egeli, bu dönemde yönünü Karaburun yarımadasına doğru çevirir. Çünkü bu mevsimde yarımadada ortalık tümüyle nergis renklerine ve kokusuna bürünür. Nergis tarlalarından yükselen mis gibi çiçek kokuları ortalığı kaplar. Nergis festivali nedeniyle yolu bu yöreye düşeceklerin dikkatini, yöreyle ilgili bir başka konuya çekmek istiyoruz.
BÖRKLÜCE’NİN YURDUNDA NERGİS KOKUSU
Bizim de yolumuz ne zaman bu yöreye düşse, usumuzda Anadolu’nun ilk toplumcuları Şeyh Bedrettin, Börklüce Mustafa ve Torlak Kemal’in anısı ve mücadelesi canlanır. Bu diyarda onların izini sürer ve yüzyıllar önce yaşananları yeniden duyumsamaya çalışırız.
Önceki haftalarda yayımlanan bir yazımızda yazdığımız gibi; büyük usta Nazım Hikmet’in ‘Şeyh Bedrettin Destanı’ ile rahmetli hocamız Prof. Dr. Bilge Umar’ın ‘Börklüce’ romanı adeta bize yol gösterir. Gittiğimiz yerlerde o dizelerin ve satırların izini süreriz.
ŞEYH BEDRETTİN-BÖRKLÜCE-TORLAK ANITI
Konuyla ilgili yazdığımız yazı ses getirdi. Değerli düşünür, kültür ve siyaset insanı Kemal Anadol dostumuz bizi arayarak; Karaburun’da eski cezaevi alanında bir anıt yapılmasının düşünüldüğünü anlattı. Ama bu anıtta mutlaka Şeyh Bedrettin-Börklüce Mustafa-Torlak Kemal bütünlüğünün korunması gerektiğini vurguladı.
Biz de dostumuz Kemal Anadol’un bu önerisine yürekten katılıyor ve konuyla ilgili duyarlılığı için kendisine teşekkür ediyoruz. Karaburun’da yapılacak kültür merkezi ile birlikte, Anadolu’nun ilk toplumcularının anısını ortaklaşa yaşatacak ve gelecek kuşaklara taşıyacak bir anıtın, bu yöreye çok yakışacağını düşünüyoruz.
Cumhuriyet