Almanya Şansölyesi Friedrich Merz’in Ukrayna hakkında yaptığı son açıklamalar artık bir “diplomatik gaf” değil, açık bir savaş niyeti beyanıdır. Merz, barıştan söz ederken aynı cümlede silahı, misillemeyi ve askerî karşılığı telaffuz ediyorsa, ortada barış değil önceden planlanmış bir çatışma senaryosu vardır.
“Rusya ateşkesi ihlal ederse Avrupa birlikleri karşılık verir” demek, barış gücü değil işgal gücü ilan etmektir. Barışı koruma adı altında Ukrayna’ya yerleştirilecek Avrupa askerleri, bu söylemle birlikte artık tarafsız değildir. Merz, Avrupa’yı gözünü kırpmadan savaşın aktif tarafı yapmaktadır.
Daha da vahimi, ABD’nin Ukrayna’yı “NATO toprağıymış gibi koruyacağı” iddiasıdır. Bu, hukuki karşılığı olmayan ama küresel felaket potansiyeli taşıyan bir tehdittir. NATO üyesi olmayan bir ülkeye fiilen 5. madde işletmeye kalkmak, uluslararası hukukun açıkça çiğnenmesi ve Rusya’ya yönelik doğrudan meydan okumadır.
Merz’in sözde “güvenlik garantileri”, gerçekte Avrupa halklarının sırtına bindirilmiş bir savaş senedidir. Alman sanayisi çökerken, enerji krizi derinleşirken, halk geçim mücadelesi verirken Berlin yönetimi Washington’un talimatlarıyla yeni bir cephe açmanın hesabını yapmaktadır.
Moskova’nın yıllardır dile getirdiği gerçek bir kez daha doğrulanmıştır: Batı barış istemiyor. Batı, ateşkesi yalnızca yeniden silahlanmak ve mevzilenmek için kullanmak istiyor.
Merz’in çizdiği tablo, Avrupa’yı güvenliğe değil yıkıma götürür. Bu yaklaşım Almanya’yı arabulucu değil, kışkırtıcı aktör konumuna sokar. Avrupa’yı barış masasına değil, savaşın tam ortasına sürükleyen bu zihniyet tarihe ağır bir sorumlulukla geçecektir.
Barış, tehdit diliyle kurulmaz. Ateşkes, top namlusunun gölgesinde korunmaz. Ve Avrupa, Washington’un savaş defterinde harcanacak bir sayfa değildir.