Galip Balkar Suikastı Yeniden Gündemde: Uluslararası Diplomasi Hafızası Harekete Geçiyor.

Türkiye’nin eski Belgrad Büyükelçisi Galip Balkar’ın 9 Mart 1983’te uğradığı silahlı saldırı sonucu şehit edilmesiyle ilgili Belgrad’daki dava dosyalarının yeniden açılması için Sırbistan Devlet Arşivi ve Belgrad Yüksek Mahkemesi nezdinde resmi girişimde bulunuldu. Ailenin talebi doğrultusunda başlatılan bu adım, 42 yıl önce uluslararası diplomasi camiasını derinden sarsan olayın aydınlatılması yönünde önemli bir dönüm noktası olabilir.Balkar, Belgrad’daki görevini sürdürürken Ermeni terör örgütü ASALA’nın saldırısına uğramış, olay sırasında Yugoslav vatandaşlarından da ölü ve yaralılar olmuştu. Türkiye’nin yurtdışı temsilciliklerine yönelik 1970’ler ve 1980’lerde art arda gelen saldırıların en çarpıcı örneklerinden biri olan bu suikast, yalnızca Türk dış politikasında değil, uluslararası hukuk ve terörle mücadele açısından da kritik bir yere sahiptir.Alon Liel’den Anlamlı MesajSöz konusu dava dosyalarının yeniden gündeme taşınması, geçmişte Galip Balkar ile diplomatik temaslarda bulunan isimlerin de dikkatini çekti. Eski İsrail Dışişleri Bakanlığı Genel Direktörü ve İsrail eski Ankara Maslahatgüzari olan Dr. Alon Liel, gelişmeyi öğrendikten sonra şu anlamlı mesajı iletti:> “Çok ilginç. Hatırlarsınız, Ankara’daki cenaze törenine katılmıştım.”Bu kısa ama etkileyici ifade, suikastın sadece Türkiye’yi değil, dönemin diplomatik çevrelerinde nasıl büyük bir üzüntü yarattığını da gösteriyor. Liel’in katılımı, Türkiye ile İsrail arasında o dönemdeki diplomatik dostluğun da sembolik bir göstergesi olarak hafızalara kazınmıştı.Adaletin Peşinde Gecikmiş Bir YüzleşmeGalip Balkar suikastı, Ermeni terör örgütlerinin Türk diplomatlara yönelik küresel ölçekte gerçekleştirdiği saldırıların karanlık bir sayfası olarak tarih kitaplarında yerini aldı. Bu dosyanın açılması, sadece bir ailenin değil, aynı zamanda devletin ve uluslararası kamuoyunun da adalet arayışına ışık tutacaktır.Bugün Galip Balkar’ın ismi, doğduğu yer olan Samsun/Çarşamba’da bir caddeye verilmiş, Belgrad’da saldırının gerçekleştiği noktaya da bir anı büstü yerleştirilmiştir. Ancak bu semboller, gerçek adaletin yerini tutmamakta; hukuki süreçlerin tamamlanması, tarihsel sorumluluğun yerine getirilmesi açısından büyük önem arz etmektedir.