Düzce’deki Turgut Özal Anadolu Lisesi, öğrencilerine uygulamaya koyduğu kurallarla cinsiyet eşitliği ve bireysel özgürlükler açısından tam bir skandala imza attı.

Okul yönetimi, kız ve erkek öğrenciler arasındaki ilişkilerde “kuzenim, kankim, 8 yıllık arkadaşım” gibi gerekçeleri yok sayarak, tüm ilişkilerde “seviyeli davranılmasını” dayatıyor. Ne kadar geçmişe dayansa, ne kadar masum görünse fark etmiyor: Kuralların mantığı, gençlerin sosyal yaşamını ve arkadaşlıklarını kontrol altına almaktan başka bir şey değil.
Yetmezmiş gibi servis araçlarının ön koltuğu artık sadece erkeklere ayrılmış durumda. Yer kalmasa bile kız öğrenciler ayakta giderek bu ayrımcılığa uymak zorunda. Kantin uygulaması ise durumu daha da absürd hale getiriyor: Kızlar ve erkekler ayrı sıralara alınacak. Sanki 21. yüzyılda değil de, cinsiyet ayrımcılığının en katı kurallarının geçerli olduğu bir dönemde yaşıyoruz.
Gazeteci Nevşin Mengü, bu kararları sosyal medyada gündeme taşıdı ve haklı olarak “gerici ve ayrımcı” yaklaşımı eleştirdi. Peki, soruyoruz: Bu kurallar kim için, hangi amaçla uygulanıyor? Gençlerin arkadaşlık haklarını, özgürlüklerini ve eşitlik anlayışını yok saymak hangi mantığa sığar?
Düzce Turgut Özal Anadolu Lisesi’nin bu hamlesi, sadece okulun değil, eğitim sisteminin de cinsiyet eşitliği ve bireysel özgürlükler konusundaki eksikliklerini bir kez daha gözler önüne seriyor.