Balkar âilesi kökenleri

Bu kitap, yalnızca benim değil, bütün âilemin hâfızasını korumak ve köklerimizi gelecek kuşaklara taşımak amacıyla kaleme alındı. Soyadımız “Balkar”, yalnızca bir kimlik değil, aynı zamanda bir târih, bir sürgün, bir göç ve bir direnişin adıdır.

Köklerimiz, Kuzey Kafkasya’nın dağlarında, Elbruz’un eteklerinde; Kabardey-Balkar topraklarında yeşermiş, zamanla büyük zorluklarla Anadolu topraklarına taşınmıştır.

Bu kitap, dedem Galip’ten, onun babası İbrahim’e; ondan da Kafkasya’da doğup adını bile kaybettiğimiz atalarımıza uzanan sessiz bir yolculuğun izlerini taşıyor.

Bugün Samsun/Çarşamba’da sürdürülen hayâtımız, çok uzaklardan gelen bu köklü geçmişin bir devamıdır. Bu sayfalarda anlatılanlar; yalnızca bir âilenin değil, aynı zamanda bir halkın, bir medeniyetin ve bir milletin hikâyesidir.

Varlığını ve ismini onurla taşıdığım tüm atalarıma ve bu târihi unutmadan büyüsünler diye, bizden sonra gelenlere…

BALKAR HALKI KİMDİR?
Balkar halkı, Kıpçak Türklerinin torunlarıdır. Dil olarak Türkçeye çok yakın bir lehçe konuşurlar. Târih boyunca atlı savaşçıları, dağ halkı kimlikleri ve özgürlük tutkularıyla tanınmışlardır.

İslâm’ı benimsemiş, geleneklerine bağlı, onurlu bir halk olarak yaşadılar. 19. yüzyılın ortalarında Rusya’nın Kafkasya’yı işgal etmesiyle birlikte, Balkar halkı büyük acılar yaşadı.

1864 yılı, Kafkas halkları için bir kırılma noktasıydı: On binlerce kişi zorla yerinden edildi. Balkar halkının önemli bir kısmı da Osmanlı topraklarına göç etmek zorunda kaldı.

3. Bölüm – Sürgün ve Göç

    Osmanlı’ya Gelişimiz

    Bizim âile tarihimiz, sadece bir göç hikâyesi değil; aynı zamanda zorla koparılan bir vatanın, dağ gibi bir direnişin ve yeni topraklarda yeniden tutunma çabasının hikâyesidir.

    KAFKASYA’NIN KARA YILI: 1864
    19. yüzyılda, Rus Çarlığı Kafkasya’yı tamamen ele geçirmek için büyük bir askerî harekât başlattı. Bu süreçte, dağların özgür halkları olan Çerkesler, Abhazlar, Ubıhlar, Karaçaylar ve Balkarlar, yıllar süren direnişin ardından ağır bir bedel ödediler.

    1864 yılında, Ruslar Kafkasya’nın tamamını işgal etti. Bu, halkımız için bir son değil, bir sürgünün başlangıcı oldu.

    SÜRGÜN VE KIYIM
    Binlerce Balkar ailesi, Rus ordusu tarafından sürgüne zorlandı. Bâzıları dağ geçitlerinde öldü, bâzıları açlıktan kırıldı.

    Karadeniz kıyısında, Soçi ve Novorossiysk gibi limanlardan küçük, ilkel teknelerle Osmanlı’ya geçmeye çalıştılar. Yolculuk esnasında birçok gemi battı, sayısız insan hastalık ve yoksulluktan öldü.

    Ama bizim atalarımız, bütün bu zorluğu sırtlarında çocuklarıyla, dualarıyla, sabırlarıyla taşıdılar.

    OSMANLI’NIN KUCAĞI
    Göçmenler Osmanlı topraklarına vardıklarında, devlet onları Anadolu’nun çeşitli bölgelerine yerleştirdi.

    Bâzı aileler Balkanlar’a, bazıları İç Anadolu’ya, bazıları ise Karadeniz’e gönderildi. Bizim âilemiz ise Karadeniz’in bereketli toprakları olan Samsun’un Çarşamba ilçesine yerleştirildi.

    Burada hem yaşamak hem de devlete hizmet etmek için yeni bir hayat kurdular.

    GÂLİP VE YENİ HAYAT
    e-Devlet kayıtlarına göre, 1862 yılında Samsun/Çarşamba’da doğan Gâlip, bizim Türkiye’de doğmuş ilk atalarımızdandır.

    Babası İbrahim, muhtemelen Kafkasya’da doğmuş ve göç sırasında ya çok küçük yaşta gelmiş, ya da yolculukta babasını kaybetmiştir.

    Gâlip’in doğumu, bir soyun Anadolu’da yeniden filizlenmeye başladığının sessiz ilanıdır.

    4. Bölüm – Bizim Ailemiz: Balkarlar

      Her ağaç bir köke bağlıdır. Bizim kökümüz Kafkasya’da, dallarımız ise Türkiye’de yeşerdi.

      Bu bölümde, kendi âilemizin târihini, elimizdeki belgeler ve sözlü anlatımlar ışığında anlatacağım.

      EN ESKİ KAYIT: GÂLİP (D. 1862)
      Âile soy ağacımızda resmî olarak izini sürebildiğimiz en eski kişi, Galip adlı büyük dedemizdir.

      Gâlip, 1862 yılında Samsun’un Çarşamba ilçesine bağlı Çay Mahallesi’nde doğmuştur. Bu târih, göçten sonra âilemizin Anadolu topraklarındaki ilk kuşağını temsil eder.

      Onun doğumu, Balkanlardan, Orta Asya’dan gelen Türklerle birlikte Anadolu’da yeni bir hayâtın filizlendiği dönemdir.

      GÂLİP’İN BABASI İBRAHİM
      Gâlip’in babası İbrahim, âilemizin büyüklerince “Rusya’dan gelen ilk kuşak” olarak anılır.

      e-Devlet kayıtlarında İbrahim’in doğum yeri ya da babası görünmemektedir. Bu da onun ya Kafkasya’da doğduğunu, ya da göç sırasında resmî kayıtlara geçmeden vefat eden bir babanın oğlu olduğunu düşündürmektedir.

      İbrahim, muhtemelen Kafkasya’dan Osmanlı’ya yapılan göçte hayatta kalıp, Samsun’a yerleştirilen ilk kuşak Balkarlardan biridir.

      Âile büyüklerimizden biri olan amcam, zamanında şu sözü söylemiştir:

      “Biz Rusya’dan gelmiş idik…” Bu kısa ama derin cümle, bir milletin geçmişini bir ağızdan geleceğe taşıyan sözlerdendir.

      YERLEŞİLEN YER: ÇARŞAMBA / ÇAY MAHALLESİ
      Âilemiz, Karadeniz’in bereketli toprakları olan Samsun’un Çarşamba ilçesine bağlı Çay Mahallesi’ne yerleştirilmiştir.

      Burası, o dönemde Kafkas göçmenlerinin yoğun şekilde yerleştirildiği bölgelerden biridir. Yeni hayatlarını burada kuran atalarımız, çiftçilikle uğraşmış, çocuklarını büyütmüş, kök salmıştır.

      BALKAR SOYADI
      1934 yılında çıkarılan Soyadı Kanunu ile âilemizin resmî soyadı “Balkar” olarak belirlenmiştir. Bu isim, yalnızca bir soyadı değil, aynı zamanda geldiğimiz yeri, âit olduğumuz halkı ve kimliğimizi taşıyan bir simgedir.

      “Biz Balkarız” demek, hem geçmişi onurlandırmak hem de geleceğe gururla bakmak anlamına gelir.

      5. Bölüm – Türkiye’de Yaşanan Hayatlar

        Kafkasya’dan kopup Anadolu’ya gelen atalarımız, yeni vatanlarında yalnızca hayatta kalmaya çalışmadılar – aynı zamanda yeni bir hayat kurdular, toprakla, toplumla ve devletle bağ kurdular.

        Samsun’un Çarşamba ilçesi, bu hayatın filizlendiği yerdir.

        TOPRAKLA KURULAN BAĞ
        Âilemizin yerleştirildiği Çay Mahallesi, o dönemde henüz gelişmekte olan bir yerleşimdi.

        Yeni gelen göçmenler için evler, tarlalar ve bahçeler tahsis edildi. Atalarımız burada çiftçilik, hayvancılık ve yer yer el zanaatları ile uğraşarak geçimlerini sağladılar.

        Toprağa duydukları sevgi ve emek, onları bu yeni vatana bağladı.

        YENİ BİR HAYÂTIN İNŞÂSI
        Zor şartlarda ayakta kalmaya çalışan âilemiz, çocuklarını eğitti, câmilerde cemaat oldu, bayramlarda komşu oldu.

        Kafkas kültürünü unutmadılar; geleneksel yemekler, düğünler, büyüklerin elini öpme âdeti yaşatıldı.

        Aynı zamanda Anadolu insanının sıcaklığıyla kaynaştılar. Bu harman, âilemizi hem Kafkasyalı, hem Anadolulu yaptı.

        DEVLETE SADÂKAT
        Atalarımız, Osmanlı ve ardından Cumhuriyet döneminde devlete her zaman bağlı kaldılar.

        İçlerinden askerlik yapanlar, muhtarlar, kanaat önderleri çıktı. Kimi cepheye gitti, kimi köyünü savundu, kimi âilesini büyüttü.

        Onların gösterdiği sadâkat ve emek, bugün bizim güvenle ayakta durmamızı sağladı.

        AİLE BÜYÜKLERİ VE HÂFIZA
        Zaman geçtikçe, birinci kuşak göçmenler hayâta vedâ etti.

        Ancak onların yaşadığı hikâyeler, dudaklardan kulaklara aktarıldı. “Biz Rusya’dan gelmiş idik” diyen amcamızın sözü, işte bu hâfızanın taşıdığı bir cümledir.

        Dillere dolanan küçük bir cümle, aslında yüz yıllık bir târihin şifresidir.

        Âilemiz, bu topraklarda kök saldı ama geldiği yeri unutmadı. Balkar kimliğiyle, Türkiye’de yeniden doğdu.

        Şimdi bizler bu geçmişi unutmamak, unutturmamak ve hatırlatmakla yükümlüyüz.

        6. Bölüm – Soyadı Kânunu ve “Balkar” Adı

          Türk milletinin modernleşme sürecinde önemli adımlardan biri, 1934 yılında çıkarılan Soyadı Kânunu oldu.

          Bu kânunla her Türk vatandaşı, âilesine âit bir soyadı almakla yükümlü kılındı.

          Bizim ailemiz de bu yeni döneme kendi târihinden gelen, anlamlı bir adla girdi: BALKAR

          NEDEN “BALKAR”?
          Âilemiz, geçmişine sâhip çıktı.

          Yalnızca sıradan bir isim seçmedi, kimliğini ve kökenini temsil eden bir isim aldı: “Balkar.”

          Bu isim, bir halkın adıdır. Bir dağın, bir milletin, bir sürgünün ve bir onurun adıdır.

          “Balkar” demek: Kafkasya’nın dağlarından geliyorum demektir. Köküm Türk’tür, târihime sâhibim demektir.

          Gururla yaşar, geçmişimi unutmam demektir.

          “BALKAR” SOYADI BİR MESAJDIR
          Soyadımız, bize her gün sessizce şunu hatırlatır:

          “Sen yalnızca Samsun’un, Türkiye’nin evlâdı değilsin. Sen Kafkasya’nın karla örtülü dağlarından, özgürlüğün ve direnişin içinden geldin. Adınla, soyunla, yürüdüğün her yerde bu geçmişi taşı.”

          7. Bölüm – Hâtıralar ve Fotoğraflar

            Bâzı şeyler kâğıtlara yazılmaz.

            Bazı duygular yalnızca bir bakışta, bir sözde, bir fotoğrafta kalır.

            Bu bölümde, ailemizin geçmişine dâir belleğimizde kalan sözlü anlatımlar, yaşanmış hâtıralar, ve gözümüzde canlanan kareler yer alıyor.

            AMCAMIN SÖZÜ: “BİZ RUSYA’DAN GELMİŞ İDİK”
            Âile büyüklerimizden birinin, amcamızın ağzından çıkan bu sâde cümle:

            “Biz Rusya’dan gelmiş idik…” Bir göçün târihini özetleyen, bir halkın kaderini taşıyan birkaç kelimelik ama derin bir cümle.

            Bu söz, çocukluğumuzda kulağımıza ilişir, büyüdükçe anlam kazanır.

            Çünkü o “Rusya” dediği yer, bizim atalarımızın gerçek yurdu – Kabardey-Balkar’dı.

            MEZAR TAŞLARINDA SESSİZ TANIKLAR
            Çarşamba’daki eski mezarlıklarda, âilemizin büyüklerine âit taşlar hâlâ yerini korur.

            Üzerlerindeki isimler, doğum ve ölüm târihleri, bazen sade bir dua ya da “El Fâtiha” yazısı…

            Ama biz biliriz ki, o taşların altında yalnızca insanlar değil; bir göçün, bir geçmişin ve bir milletin izleri yatar.

            ESKİ EV, ESKİ BAHÇE
            Bazen hatırladığımız tek şey bir evin kapısıdır.

            Âile büyüklerinin oturduğu o evler, bahçedeki dut ağacı, sobada kaynayan çaydanlık…

            Bugün belki yerinde apartman var, ama biz çocukken orada oynadık, orada hikâyeler dinledik.

            Ve orada, Kafkasya’dan gelen insanların Anadolu’da nasıl tutunduğunu öğrendik.

            FOTOĞRAKLAR – GÖZDE KALAN ANLAR
            Belki siyah beyaz bir vesikalık…

            Belki dedemizin fötr şapkayla çekilmiş bir resmi, ya da babaannemizin başında yazmasıyla oturduğu eski bir sandalye…

            Her biri bir zaman makinesi gibi, bizi geçmişe götürür.

            Güler yüzlü, yorgun ama onurlu bakışlar: “Biz geldik, yaşadık, sabrettik, büyüttük” der gibidir.

            Atalarımız da işte bu büyük ve zorunlu göç sırasında dağların yurdundan ayrıldı.

            Kimileri dağ geçitlerinde can verdi, kimileri Karadeniz’i küçük teknelerle aşarak Anadolu’ya ulaştı.

            YENİ BİR BAŞLANGIÇ
            Göç eden Balkar âileleri, Ankara, Kayseri, Konya, Tokat, Sivas, Samsun gibi Anadolu’nun çeşitli bölgelerine yerleştirildi.

            Bizimkiler ise Samsun’un Çarşamba ilçesine bağlı Çay Mahallesi’ne yerleşti.

            Orada toprağı işlediler, ev kurdular, çocuk büyüttüler.

            Ama dağları ve atalarını asla unutmadılar.

            Bir yanıt yazın

            E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir