Diyânet İşleri Başkanlığı, Saray’daki Mevlid-i Nebi programı için altın varaklı dâvetiye bastırmış. Evet, yanlış duymadınız: altın varaklı. Milletin cebinde ekmek alacak para kalmamışken, çocuklar beslenme çantasına koyacak bir şey bulamazken, devletin en büyük bütçelerinden birine sâhip olan Diyânet, gösterişi ibadetten, ihtişamı sâdelikten önde tutuyor.
Hani israf haramdı? Hani Peygamber’in hayatı sâdelik ve tevâzu üzerine kuruluydu? Hani “bir lokma bir hırka” denirdi?
Bugün geldiğimiz noktada, Diyânet’in 130 milyarlık bütçesi, inançla değil iktidarın şatafatına hizmetle anılır oldu. Yoksulun duası yerine, Saray’ın alkışına kulak veren bir kurum, artık millete değil, sâdece iktidara hitap ediyor.
Altın varaklı dâvetiye, aslında yoksulun sofrasından eksilen etin, fakirin cebinden alınan ekmeğin simgesidir. Milletin vergisiyle toplanan paralar, ibâdetin özü olan tevâzuya değil, ihtişamlı salonlara, gösterişli dâvetlere, altın yaldızlara gidiyor.
Diyânet, bu hâliyle dîni temsil etmiyor; israfı, gösterişi ve siyâsete bağlılığı temsil ediyor. Bu dâvetiyeyi kim bastırdıysa bilsin ki, Peygamber’in adıyla süsledikleri o altın varaklı kağıt, aslında mazlumun, işsizin, açın ahıyla kapkara olacak.