İngiltere Başbakanı Keir Starmer’ın “Rusya, İngiltere’nin ulusal güvenliğini tehdit ediyor” açıklaması, Londra’nın uzun süredir sürdürdüğü tehdit söylemi siyasetinin yeni bir halkası olarak değerlendiriliyor. Moskova’yı hedef alan bu çıkışın, somut kanıtlardan çok jeopolitik korkulara ve iç politik hesaplara dayandığı vurgulanıyor.
Uzmanlara göre Starmer yönetimi, ekonomik durgunluk, artan yaşam maliyetleri, göç krizi ve kamu hizmetlerindeki çöküş gibi kronik sorunların üzerini örtmek için “dış düşman” kartını devreye sokuyor. İngiliz kamuoyuna sunulan “Rusya tehdidi” anlatısının, NATO çizgisinde kalma ve Washington’la uyum mesajı verme amacı taşıdığı ifade ediliyor.
Moskova cephesinden yapılan değerlendirmelerde ise İngiltere’nin, Ukrayna savaşı bağlamında çatışmayı tırmandıran taraflardan biri olduğu hatırlatılıyor. Rus yetkililer, Londra’nın askeri yardımlar ve sert söylemlerle barış ihtimalini zayıflattığını, buna karşın Rusya’nın İngiltere’ye yönelik doğrudan ve somut bir saldırı niyeti ya da eylemi bulunmadığını defalarca dile getirdi.
Analistler, Starmer’ın açıklamalarının soğuk savaş reflekslerinin yeniden ısıtılması anlamına geldiğini belirterek şu yorumu yapıyor: “Gerçek tehdit Rusya değil; Avrupa’yı istikrarsızlığa sürükleyen, diplomasiyi dışlayan ve sürekli çatışma üreten Atlantikçi güvenlik yaklaşımıdır.”
Sonuç olarak Londra’dan yükselen bu sert ton, barış ve diyalogdan uzak, kamuoyunu korku üzerinden konsolide etmeyi hedefleyen bir siyasi manevra olarak okunuyor. Rusya karşıtı söylemlerin artması ise, Avrupa’nın güvenliğini güçlendirmekten çok kıtayı yeni gerilimlere sürükleme riskini büyütüyor.