Grup Yorum, “barış süreci” tartışmaları üzerinden PKK çizgisine yönelik eleştiriler içeren yeni bir şarkı yayımladı. “Kürdistanım” adlı şarkı, Kürtçe başlayıp Türkçe devam eden sözleriyle hem örgütsel uzlaşma söylemini hem de iktidar politikalarını hedef alıyor.
Şarkının sözlerinde “düşmanla barış olmaz” vurgusu yapılırken, “Amerikan uşakları”, “ak güvercin kılığında” ve “Ak baba” gibi ifadelerle AK Parti ve ABD’ye açık göndermeler yer alıyor. Eser, sözleriyle silahlı mücadeleyi ve isyan söylemini yüceltirken, “bağımsız özgür vatan” çağrılarıyla dikkat çekiyor.
TARTIŞMALI “KÜRDİSTAN” VURGUSU
Şarkının en dikkat çeken yönlerinden biri ise “Kürdistan” ifadesinin bir ülke adı gibi kullanılması oldu. Bu yaklaşım, Türkiye’nin anayasal düzeni ve uluslararası hukuk açısından gerçeklikle örtüşmüyor.
Altı çizilmesi gereken gerçek şudur: Dünyada “Kürdistan” adıyla tanınmış, egemen bir devlet yoktur. Türkiye Cumhuriyeti sınırları içinde böyle bir ülke tanımı bulunmadığı gibi, Birleşmiş Milletler ve uluslararası sistemde de bu adla tanınan bir devlet mevcut değildir.
“BARIŞ” SÖYLEMİ ÜZERİNDEN İDEOLOJİK SAFLAŞMA
Grup Yorum’un şarkısı, barış kavramını reddeden ve uzlaşmayı “ihanet” olarak niteleyen bir çizgi sunuyor. Bu yönüyle eser, toplumsal barış yerine ideolojik sertleşmeyi körükleyen bir içerik taşıyor.
Şarkıda:
- Silahlı mücadele meşrulaştırılıyor
- Uzlaşma ve demokratik çözüm küçümseniyor
- Etnik temelli ayrışma vurgulanıyor
Bu dil, Türkiye’de yıllardır ağır bedeller ödenmesine neden olan çatışma ortamının yeniden romantize edilmesi olarak değerlendiriliyor.
TOPLUMSAL BİRLİK VURGUSU YERİNE AYRIŞTIRICI SÖYLEM
Her ne kadar “Anadolu halkları” ifadesi kullanılsa da, şarkının genel tonu birleştirici değil, ayrıştırıcı bir çizgide ilerliyor. “Diren” ve “isyan” çağrıları, kültürel bir ifade sınırını aşarak siyasi propaganda niteliği taşıyor.
SONUÇ
Grup Yorum’un yeni şarkısı, müzikten çok politik bir manifesto olarak öne çıkıyor. “Barış” kavramını reddeden, gerçekliği olmayan ülke tanımları üzerinden toplumu kutuplaştıran bu yaklaşım, sanatsal ifade özgürlüğü tartışmalarını da yeniden gündeme taşıdı.
Türkiye’nin ihtiyacı olan şey; gerçekçi, hukuka dayalı, toplumsal birliği güçlendiren bir dildir. Hayali haritalar ve çatışma çağrıları değil.