Haziran ayında Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ı “tehdit ettiği” iddiasıyla gözaltına alınan ve ardından tutuklanan gazeteci Fatih Altaylı, yargılandığı davada 4 yıl 2 ay hapis cezasına çarptırıldı. Türkiye’de basın özgürlüğünün giderek daraldığı bir dönemde verilen bu karar, muhalif çevreler tarafından “siyasi cezalandırma” olarak değerlendiriliyor.
YARGI SÜRECİ VE TEPKİLER
Altaylı’nın yargılandığı dava, iktidarın eleştiriye tahammülsüzlüğünün yeni bir örneği olarak görülüyor. Gazetecinin sözleri, muhalif görüşleri bastırmak için kullanılan “tehdit” suçlamasıyla kriminalize edildi. Hukukçular, davanın ifade özgürlüğü kapsamında değerlendirilmesi gerektiğini, ancak mahkemenin siyasi baskı altında karar verdiğini savunuyor.
YOUTUBE’A DÖNÜŞ KARARI
Ekim ayında görülen ilk duruşmanın ardından yayınlarına ara veren Altaylı, şimdi yeniden YouTube üzerinden izleyicileriyle buluşacağını açıkladı. Bu karar, iktidarın baskılarına rağmen muhalif seslerin geri adım atmadığını gösteriyor. Altaylı’nın dönüşü, susturulmak istenen gazetecilerin pes etmediğinin sembolü olarak yorumlanıyor. Muhalif kamuoyu, bu adımı “özgür basının direnişi” olarak değerlendiriyor. İktidarın medya üzerindeki kontrolüne rağmen, bağımsız platformların hâlâ bir nefes alanı sunduğu vurgulanıyor.
BASIN ÖZGÜRLÜĞÜ TARTIŞMASI
Türkiye’de son yıllarda onlarca gazeteci benzer gerekçelerle yargılanıyor, tutuklanıyor veya sansüre uğruyor. Altaylı’nın davası, bu zincirin yeni halkası. Muhalif çevreler, iktidarın eleştirel sesleri susturmak için yargıyı araçsallaştırdığını, bunun da demokratik değerleri aşındırdığını dile getiriyor.
SONUÇ: Fatih Altaylı’nın YouTube’a dönüşü, sadece kişisel bir karar değil; aynı zamanda iktidarın baskılarına karşı bir meydan okuma. Türkiye’de basın özgürlüğü üzerindeki karanlık tabloya rağmen, muhalif sesler hâlâ direniyor ve toplumun gerçekleri öğrenme hakkını savunmaya devam ediyor.