AKP’li Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, ABD Başkanı Donald Trump ile yaptığı telefon görüşmesinde 25 Eylül’de Beyaz Saray’a dâvet edildi. Trump’ın açıklamasına göre görüşmenin başlıklarından biri de Boeing uçaklarının satışı olacak.
Oysa Türkiye ile ABD arasındaki ilişkiler, NATO içinde yaşanan krizlerden, Sûriye ve Doğu Akdeniz politikalarına kadar son derece çetrefilli başlıklar içeriyor. Ancak Washington’dan gelen ilk açıklamanın “Boeing satışı” üzerine kurulması, görüşmenin devletlerarası stratejik meselelerden çok ticâri pazarlık havasında geçeceğini gösteriyor.
CHP lideri Özgür Özel, Erdoğan’ın Trump’ın oğlu ile görüştüğünü ve doğrudan ABD Başkanı ile de Boeing konusunda temas kurmak istediğini açıklamıştı. Bu iddialar, Türkiye Cumhuriyeti’nin en üst makamında oturan ismin, bir devlet adamı gibi değil, ticâri bir komisyoncu gibi davranıp davranmadığı tartışmalarını güçlendirdi.
Türkiye, ekonomik kriz ve borç yükü altında ezilirken, Erdoğan’ın Washington’a “Boeing pazarlığı” için gitmesi, “ülkenin çıkarı mı, bir kişinin iktidârını ayakta tutma çabası mı?” sorusunu gündeme taşıyor.
25 Eylül’de Beyaz Saray’daki görüşme, sâdece Erdoğan-Trump buluşması değil; aynı zamanda Türkiye’nin dış politikada devlet aklıyla mı, yoksa şahsî çıkarlarla mı yönetildiğinin turnusol kâğıdı olacak.