Avrupa’yı Naziler’den kim kurtardı

Avrupa’da üç bin kişi üzerinde yapılan bir araştırmaya göre, Avrupa’nın Nazi faşizminden kurtulup özgürlüğüne kavuşmasında, hangi ülkelerin belirleyici rôl oynadığı sorulmuş, ankete katıların % 73’ü A.B.D.’nin etkili olduğunu söylerken, diğer katılımcıların ise sadece %13’ü Sovyet Kızıl Ordu’su yanıtını vermiştir.

Peki gerçek nedir? Anti komünizm propagandasına soyunup, sosyal demokrasi kisvesi altında liberalizmin bayraktarlığını yapan Avrupa ülkeleri, bu gün içinde bulunduğu özgürlükleri, Kızıl Ordu’nun kanlı çizmelerine borçludur.

Her fırsatta bireysel özgürlükler ve çoğulcu demokrasiden dem vuran Avrupa ülkeleri, “Demokrasi” ve “Özgürlük” kavramlarının içini boşaltarak çarpıttığı gibi târihi de kendi çıkarlarına göre manipüle etmektedir. Ve bugünün İsrâil devleti altında toplanan Yahudi halkı da, aynı târihi çarpıtmanın birer maşası olmuş durumdadırlar.

Asıl kurtarıcıları A.B.D. değil, Sovyetler Birliği Kızıl ordusudur. Almanya topraklarına, göğüs göğüse çarpışarak giren kızıl Ordu, târihin en büyük Nazi toplama kampı olan ve bir milyondan fazla Yahudinin öldürüldüğü Auschwitz toplama kampını , 27 Ocak 1945 târihinde Rus, Ukraynalı, Belarus, Ermeni ve diğer Sovyet askerlerinden oluşan ordusuyla kuşatılarak, geride kalan son Yahudileri kurtarmıştır.

Sovyetler Birliği 2. Dünyâ Savaşı’nda 1941-1943 arasında (özellikle Haziran ve Temmuz 1941’de) büyük yenilgiler alarak geri çekilmiş, fakat Temmuz 1942-Şubat 1943 arasındaki Stalingrad muharebelerinin kazanılmasıyla yenilgiler silsilesi durdurulduğu gibi, 1943 Temmuzundan itibaren 16 ay içinde, sürekli Batı’ya ilerleyerek Nazi ordularını geri püskürtmeyi başarmıştır. Öyle ki Kızıl Ordu Baltık Denizi’nden, Vorşova ve Budapeşte hattıyla, Yugoslavya’daki Drava nehrine çizilen 1000 milden geniş bir yaydan başlayarak sürekli Batı’ya ilerleyerek Almanya’ya gelmiş ve 21 Nisan 1945’te Berlin’e girmiştir. Hiç bir Avrupa ülkesi böylesine bir fedâkarlıkla Nazizme karşı savaşmamıştır. Soğuk istatistik rakamları bile bu fedâkarlığı gözler önüne sermektedir.

Müttefik ülkelerin toplam kaybı 1,5 milyon civârında iken, 21 ila 28 milyon arasında evlâdını savaşta kaybeden (ki bu rakam toplam savaş kayıplarının üçte biridir neredeyse) Sovyetler Birliği’nin rôlünü A.B.D. ile kıyaslamak bile trajikomiktir.

KIZIL ORDU 120 MİLYON AVRUPALIYI İŞGALDEN KURTARDI
Farklı değerlendirmelere göre Kızıl Ordu, günümüz Avrupa devletlerinin topraklarının neredeyse yüzde 50’sini kurtardı ve müttefiklerine kıyasla kat be kat daha fazla insâni kayıp verdi. Kızıl Ordu tarafından işgalden kurtarılan ve bugün bağımsız olan 16 Avrupa ülkesindeki halkın toplam nüfusu, 120 milyonu geçiyor. Altı ülkenin Nazi işgalinden kurtarılmasında Kızıl Ordu, müttefikleri ile birlikte görev almıştı.

Sadece Alman faşizmini değil, Japon faşizminin de belini büken güçtür. 2. Dünyâ Savaşı’nda Müttefiklerin Avrupa’daki zaferinde en büyük kara gücü olan Kızıl Ordu, Mançurya’yı işgal ederek Japon İmparatorluğu’nun kayıtsız şartsız teslim olmasını sağlamıştır. Doğu Cephesi’ndeki operasyonları sırasında Wehrmacht ve Waffen-SS’in savaş sırasında verdiği kayıpların %75-80’inden sorumlu olmuş ve nihâyetinde Nazi Almanyası’nın başkenti Berlin’i ele geçirmiştir.

2. Dünya Savaşı sırasında Kızıl Ordu’daki kadınlar da hayâti bir öneme sahipti ve Sovyetler Birliği’nin kadınları dünyanın en iyi keskin nişancıları arasındaydı. Sürekli olarak gölgede kalan bir konu da II. Dünya Savaşı’nda buradaki kadınların rôlüdür. Savaş sırasında Kızıl Ordu’ya Sovyetler Birliği’nin her yerinden 800.000’den fazla kadın askere alınmıştır. Sovyetler Birliği, kadınların savaş uçuşu operasyonları yürütmesine izin veren dünyâdaki ilk ülke olmuştur aynı zamanda. Sovyet kadın pilotlar 30.000’den fazla muharebe operasyonunda uçuş yapmış, yerde olduğu kadar gökyüzünde de kahramanca savaşmışlardır. Almanlar onlara bir takma ad bile takmışlardı – “Gece Cadıları”. Bunun yanısıra keskin nişancılarıyla da 2. Dünyâ Savaşı’na damgalarını vurmuşlardır. Doğrudan cephe savaşına katılan Kızıl Ordu kadın keskin nişancılarının asıl görevi, yüksek rütbeli subayları ortadan kaldırmaktı. Savaş sırasında elde ettikleri başarılarla Sovyetler Birliği’nin kadınları dünyânın en iyi keskin nişancıları arasında olduklarını kanıtladılar. Karar alma ve gizlilik yetenekleri eşsizdi. Kızıl Ordu’da 2.400’den fazla kadın keskin nişancı görev yapıyordu. Öldürme oranları Ordu’daki en iyiler arasındaydı. Savaştaki en ünlü keskin nişancılardan biri Lyudmila Pavlichenko’ydu. 309 doğrulanmış öldürme oranı vardı.

Pilot, keskin nişancı ve partizan milisleriyle savaşan Kızıl Ordu, tek başına 150 bin askerî kadın personelini bu savaşta yitirmiştir. Hava desteği, nükleer başlık ve teknolojik gücünü kullanan A.B.D. ise 2. Dünyâ Savaşı’nda, Alman faşizmine karşı deyim yerindeyse, bir askerinin burnu dâhi kanamamıştır. Hâl böyle iken, Avrupa ve Yahudi İsrâil devleti, A.B.D.’yi kurtarıcı güç olarak seçmesi, komünizm korkusundan başka bir şey değildir elbet. Yalnız, korkunun ecele faydası yok. Postunu, kızıl Ordu’nun postalıyla kurtaran tüm devletler, yine aynı örgütlü gücün devrimci mücâdelesi altında birer birer yıkılıp gidecekler!..

Sevgili dostunuz A.B.D. ile beraber. Ve sizi bu sefer kurtaracak bir Kızıl Ordu’ da olmayacak!

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir